BURADA ARADIĞINIZ HERŞEYİ BULABİLİRSİNİZ
   
  sefa ATES
  MASALLAR
 
TİLKİ ile KURT
Bir gün sabah dolaşırken tilki ile kurt
KURT=ben çok acıkdım aclıkdan ölüme yol alıcam
TİLKİ=kurt kardeş sabret sabretki berki bir av buluruz
KURT= bak şurda aslan var o bize yemek verir her halde
TİLKİ =evet
KURT =gidelim ozaman
KURT=aslan kardeş senden yemek istemeye geldik
ASLAN=av yakalayıp tiki ve kurt bi güzel yediler
KURT= yine ac kalınca
KURT= tilkiye seni yiyicem der
TİLKİ= imdat der ve aslana gider
ASLAN = 2 pençe ile kurtun hayatını sonlandırır


MİNİK ÇOCUK JOJO

Birgün doğmuştu daha çok minikti
JOJO dah yeni yürümey başlamıştı
ANNESİ Tokoji ona ilk baş A,B,ve C öğretmişti
jojo adısını söyleye bili yordu
ama babasını 5 yaşındayken arba kazasında kaybetmişti
ardında annesi 2 yıl sorna kalp krizi geçirerek ölmüştü
JOJO tek başınaydı 12 yaşına geldikten sorna kung fu ya gitti
jojo çok başarılıydı
her rakibini kolaylıkla yere yığıyor
veya yeniyordu
jojo 16 yaşına geldikten sorna
cimlastiğe gitti
cimlastikde çok başarılı değildi
bir gün yolda gezerken JOJO
fakir bir bayan gördü
onu evine davet ederek
bayan adınız nedir diye sordu
benim adım tokoji
dedi
annesinin adıydı JOJO= kaç çocuğunuz oldu
bayan 1 dedi
jojo şaşırdı
PEKİ siz neden bu duruma düştünüz
BAYAN beni kötü işlere bulaştırdılar sornada ölüyüm diye
numaralar yaptılar
JOJO= çocuğunuzun adı ne
BAYAN jojo dedi
JOJO şaşırmıştı
bayan tokoji siz benim annemsiniz
JOJO ben büyüdüm anne
dedi ve birbirlerine sarıldılar
sorna da JOJO başından geçenleri anlattı
annesini kötü işlere bulaştıranlar yakalandı
JOJOve ANNESİ TOKOJİ mutlu mesut yaşadılar






.

KELOĞLAN VE SİHİRLİ TAS
YAZAN: AHMET EFE


Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış. İhtiyar ve yoksul annesi, bu biricik oğlunu "Keloğlum,keleş oğlum" diye severmiş.
Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin alıp balık tutmaya gitmiş. Belki bir kaç balık yakalarım. Anacığımla pişirir, yeriz. Aç karnımızı doyururuz" diye düşünüyormuş.


Irmağın kenarına gelip oltasını salmış. Öğleye doğru kocaman bir balık tutmuş. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık, güzel mi güzel bir balıkmış bu...
Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek istemiş. Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor mu? Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın. "Hem balığı götürürüm anama, hem tası" demiş.


Tası su ile doldurup balığı yıkamak istemiş. Birden inanılmayacak bir şey olmuş. Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere. Keloğlan çok şaşırmış. Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan. "Bu, sihirli bir tas galiba. Hemen anama haber vereyim" demiş. Evlerine koşmuş.


Sihirli tasa küpler dolusu suyu doldurup doldurup boşaltmış. Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş. Artık ülke hükümdarı bile onun yanında fakir sayılırmış...
Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış. Kendisine hizmetçiler tutmuş. Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor, en güzel yemekleri yiyormuş. Sonunda altınlarının çokluğu onu şımartmaya başlamış.


Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara girişmiş. "Oğlum bu işin sonu kötü olabilir" diye öğüt vermeye çalışan anasını bile dinlememiş.

"Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim..." diyormuş.


Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması ve hırsa kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış.

Herkes "Eski hali bundan daha iyiydi. Gözünü hırs bürüdü Keloğlan'ın" demeye başlamış.


Keloğlan bir gün daha çok altın elde etmek için, sihirli tasını eline alıp ırmağın kenarına gelmiş. "Suyu tükenecek değil ya, bir saray da buraya yaptırayım. " demiş. Gurur ve kibirle tasını suya daldırmış. Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş. Daha hızlı daha hızlı daldırmaya başlamış tası. Artık altınlardan başka bir şey düşünmüyormuş. Birden tas elinden kayıp suya düşmüş. Keloğlan onu tutmak için eğilince kendisi de ırmağa yuvarlanmış. Yüzme bilmediği için hızla akan ırmakta nerdeyse boğulacakmış. Binbir güçlükle kenara çıkmış. Kendisi suda çırpınıp dururken,biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp götürmüşler.


Artık tası bulmanın da imkanı kalmadığından ağlaya ağlaya annesinin yanına dönmüş. Başına gelenleri anlatmış. Yaşlı kadın:

- Üzülme yavrum, demiş. Hay'dan gelen Hû'ya gider. Zaten, sen o tası alnının teri, elinin emeği ile kazanmamıştın. Üstelik zenginlik seni iyice şımartmıştı. Böylesi daha iyi oldu. Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün görme hastalığından kurtulursun."

Keloğlan bu sözlerle teselli bulmuş. Anasına hak vermiş.

O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış



 
 
  Bugün 92 ziyaretçi (169 klik) kişi burdaydı! BURADAN BULAMADIĞINIZ ŞEYLERİ BULABİLİRSİNİZ  
 
www.sefaates.tr.gg ye girdiğiniz için teşekür ederiz Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol